Çocukluğumdan beri iş kavramıyla ilgiliyim.
İş önce bir korku kaynağıydı, daha sonra mutsuzluk kaynağı, sonra gelişme ve büyüme kaynağı oldu. Şimdi ise büyük bir merak kaynağı.
Merak ediyorum: İşte birlikte nasıl mutlu olabiliriz?
Bu merak kariyer koçluğu deneyimimle birlikte gelişti.
Kurumsal işimden ayrılıp koç olarak kariyerime devam etmeye karar verdim. Koçluk alanımı da zamanında benim ihtiyacım olan desteği verebilmek için kariyer koçluğu olarak seçtim.
Kariyer koçluğunda üç önemli aşama var:
- 1Kişinin ihtiyaçlarının ve isteklerinin farkına varması
- 2Kişinin bu ihtiyaçlarını karşılayabileceği ve isteklerini gerçekleştirebileceği işi tanımlaması
- 3Kişinin istediği işe yönelmesi, adım atması ve süreci takip etmesi
İlk adım büyük uyanışlarla gerçekleşiyor. Kişinin kendine karşı sevgisi ve şefkati artıyor. Kendine inancı pekişiyor.
Ama ikinci aşamada zorlanma başlıyor.
Kişiler ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri ve isteklerini gerçekleştirebilecekleri işlerin ve kurumların olduğuna inanmıyorlar.
Süreci devam edip iş değişikliği yapanlar tam istedikleri gibi olmayacağının kabullenişiyle işe başlıyorlar.
Böyle kurumların ve işlerin olmadığına inananlar ise kendi işlerini kurmak için fikir aramakla devam ediyor süreçlerine.
Kişi istiyorsa kendi işini kurmak harika olabilir ama istediği işi yapabileceği bir kurumun olmadığına inanarak çıkış yolu olarak olarak bu yolu seçtiğinde çok daha zor bir yola istemeden çıkıyor.
Bu inancı değiştirebiliriz.
Bu kadar kişi kurumlardaki işlerinden bu kadar mutsuzsa neden neyin bizi mutlu edeceğini konuşup birlikte yaratmayalım?
İşte birlikte mutlu olmanın mümkün olduğuna inanmak zor olabilir ama ilk aşama olarak bunun mümkün olmadığına inanmayı seçmeyi bırakabiliriz. Merak edebiliriz. Birlikte düşünebiliriz.
İşte birlikte nasıl mutlu olabiliriz?
Bir çalışan işinde mutsuz olduğu için ayrıldığında kurum öncelikle o kişinin bireysel etkisinden mahrum kalmış oluyor. Sonra o kişinin ilişkide olduğu diğer kişiler ve sistemler eksilmiş oluyor. Ve kişinin mutsuz olmasına alan açmış şartlar değişmeden kalıyorlar ve belki yeni mutsuzluklar doğuruyorlar.
Kişi mutsuz olduğu işten ayrılarak kendini koruyan bir davranışta bulunmuş oluyor ama oradaki ilişkilerinden, arkadaşlıklarından, bildiği ve iyi yaptığı şeylerin getirdiği güvenden ayrılmış oluyor.
Hem kurum hem de çalışan için kayıp çok.
Bu kayıplar yerine bu mutsuzluğu kazanç haline getirebileceğimizi düşünüyorum
İşte mutsuzluğu kazanç haline getirebiliriz
Öncelikle mutsuzluğa olan bakış açımızı değiştirelim. Yaşanmasını istemediğimiz bir durum değil, görmediğimiz bir şeyi bize farkettiren bir fırsat olarak yaklaşalım.
Kurum olarak
Her hissin değerli olduğu, iş ortamına ait olduğu ve konuşma konusu olduğunu kabul edelim ve bunun iletişimini kuralım.
Çalışanlar olarak
Duyguları iş toplantılarımızın bir parçası yapalım. Nasılsın sorusunu small talk olarak değil, gerçekten merakla soralım ve derinden dinleyelim. Eğer iletişim sözlerde değil beden ve enerjideyse, karşımızdakinin hissettiğimiz duygusunu paylaşalım ve soralım. Kimleysek onun şu an en önemli kişinin o olduğu bilinciyle dinleyelim, tüm dikkatimizi hediye edelim.
Yöneticiler olarak
Çalışanlar başlığındakine ek olarak çalışanımızın en önemli desteği olduğumuzu hep hatırlayalım ve hatırlatalım. Ne istediğini, neye ihtiyacı olduğunu soralım. Bu ihtiyaçların karşılanması ve isteklerin gerçekleşmesi için nasıl desteklenmek istediklerini soralım.
İşte mutsuz kişi olarak
Çalışanlar başlığındakine ek olarak çalışanımızın en önemli desteği olduğumuzu hep hatırlayalım ve hatırlatalım. Ne istediğini, neye ihtiyacı olduğunu soralım. Bu ihtiyaçların karşılanması ve isteklerin gerçekleşmesi için nasıl desteklenmek istediklerini soralım.
İşin anlamı paradan çok daha fazladır
İş, sadece para için yaptığımız bir şey değil, özgün yaratıcılığımızı dünyanın hizmetine sunmaktır.
Kurumlar sadece ürün ve hizmet sunup para kazananan işletmeler değil, dünyaya ve insanlığa hizmet eden organizmalardır. Bu hizmeti ilk aşamada ürünleriyle sunarlar. Arka planda ise insanları ortak değerler etrafında ve sistem içinde bir arada tutarak hem bireylerin hem de ortak bilincin gelişmesine alan yaratırlar. Bu gelişmeden bireylerin aileleri, iletişimde oldukları herkes ve gelecek nesiller faydalanır. Kurumlar bu yüzden bir üreticiden çok daha fazlasıdır ve kurumsal işte birlikte mutluluk hepimizin faydasınadır.
Not: Bu yazıda kullandığım fotoğraf Das Hallo Projekt'e aittir. Das Hallo Projekt'in kurucusu Lisi Brizuela ile liderlik hakkında yaptığım sohbeti BeCoach Academy bloğunda bulabilirsiniz.